Tatil ve Biz!

Değerli Dostlar,

Yeni bir tatil dönemine daha girdik. Üç gün Şeker Bayramı tatili oldu 9 günlük kocaman bir tatil. Okulların açılmasından önce diğer çalışanları da rahatlatacak bir tatil gibi görünse de aslında bazen hiç tatilden çıkmıyormuşuz gibi hissediyorum, ya siz? Ülke olarak çok çalışmaya ne kadar gereksinim duyduğumuzu yazıp çizenler olsa da, görünen o ki biz aslında çalışma fikrini sevmiyoruz. Bunu irdelemek lazım bence: Neden tatile yatkınız? Tatil bize göre ne demek? Çok mu çalışıyoruz da yorgun düşüp kendimizi yatağa atma peişindeyiz, yoksa zamanımızı planlamada bir sorunumuz var da bedenimize, ruhumuza ve aklımıza hitap edecek dengeli bir dinlenme-çalışma ortamı yaratamıyoruz? Mevcut dünya ve ülke düzeninde kendimizi bu planlamayı yapmakta yetersiz, güçsüz veya yorgun mu hissediyoruz? Olumsuzluklar enerjimizi düşürüp çalışma fikrinden bizi uzaklaştırıyor mu? Bir an için tatile gittiğimizi farz edelim. Beden tatile gitse de ruhumuz ve aklımız bazı şeylere takılı kalıp tam dinlenmeyi sağlayamıyor ve sürekli tatil moduna takılı mı kalıyoruz? Belki de birlikte tatil yaptığımız kişiler ya da tam tersi çalıştığımız kişilerle olan uyumsuzluk mu bizi dinlenmekten alıkoyuyor? Belki de peşimizde ya da gündemimizde ilgi bekleyen kişi (aile ferdi) sayısı çok fazla, kendimize zaman ayırma kısmı minimumda kalıyor.  Yanıtlanması gereken çok soru var. Ancak 5 Eylül itibariyle kendimizi toparlayıp işlerimize odaklanmamız gerekiyor, ne dersiniz?

Yeni akademik yıl öncesinde her zaman yaptığım bir çalışmayı size de öneririm. Geçen sene boyunca hedefleyip yaptığınız ve yapamadığınız işleri listeleyin. Hangileri tamamlandı, kalitesinden memnun kaldınız mı? Eksikler varsa bu sene telafisi mümkün mü? Artı ve delta olarak iki ayrı bölümde işleyeceğiniz bu konuları sosyal, akademik/işle ilgili ve bireysel olarak da bölümlere ayırın. Sonra önümüzdeki yılın planını oluşturmaya başlayın. En kolay ve en kısa zamanda sonuçlanacağınızı düşündüğünüz işlerle başlayın ki moral desteği olsun. Ben bu çalışmayı önümüzdeki 2 günde yapıp yeni yaşıma yeni kararlarım ve programımla girmeyi düşünüyorum. Geçtiğimiz yaz pek önemli olmasa da rahatsızlıklar yüzünden verimli çalışamadım, bol bol dinlendim. Tabii ki bol bol da okudum.  Yoğun çalışma zamanı yaklaşmakta. Şimdiden 4 konferansta 5 bildirim var hazırlanacak. Ekim ayında Eskişehirdeki ve Ankaradaki konferansları, 30 Kasım tarihinde Hindistandaki konvan izleyecek. Nisan ayında da Antalyadaki Pozitif Ayrımcılık konferansında olacağım. Kimbilir bu arada neler çıkar, neler eklenecek bu listeye? Önemli olan yaptığım işten hoşlanıyor olmam, verimli ve yararlı olduğumu hissetmem ve karşımdaki kişilerde de aynı ışığı ve duyguları algılamam. O zaman harcanan emek, zaman ve para için ne gam, ne keder!!!  Sadece ve sadece mutluluk, sevinç ve doyum… Yarı emeklilik bu olsa gerek. Maslow Hiyerarşisinde son bölmeye gelip dayanmış bir eğitimci olarak hissettiklerim bunlar.

Sonsuz sevgilerimle sizlere iyi bayramlar diliyorum. Tatiliniz şeker tadında geçsin.

Hayal Köksal

Hindistan’da 14. ICSQCC’e Davetlisiniz!

Değerli Dostlarım,

Her yıl Hindistan’ın Lucknow kentindeki City Montessori School (CMS) uluslararası 24 konvansiyona evsahipliği yapar. Farklı alanlardaki bu toplantılar “UNESCO 2002 Barış Ödüllü” Okulun öğretmen ve öğrencileri için olduğu kadar katılımcıları için de bir şölen niteliğindedir hem bilimsel ve hem de kültürel ve görsel açıdan. Guiness Rekorlar Kitabına göre dünyanın en büyük okulu olan CMS 35 bin öğrenciye bilgi, beceri ve tavır kazandırmada önder nitelikler taşır. 25 Dünya ülkesinin uzmanlarından oluşan World Council for Total Quality & Excellence in Education (WCTQEE) da bu okulun kurucu başkanı Dr. Jagdish Gandhi tarafından kurulmuştur (www.cmseducation.org/icsqcc). Türkiye adına Genel Direktörün “Hayal Köksal” olduğu bu konseyin 2008 ev sahibi ve konvan genel koordinatörü de yine aynı isimdi. Yeditepe Üniversite’sinin işbirliği ve farklı kuruluşların desteğiyle 450 kişiyi ağırlamıştık İstanbul’da. Çok da memnun kalarak ayrılmışlardı ülkemizden.

Her iki yılda bir Uluslararası Öğrenci Kalite Kontrol halkaları konvanına evsahipliği yapan okul bu yıl 14. etkinliğiyle 30 Kasım-3 Aralık 2011 tarihleri arasında dünyadaki kalite uzmanlarını, öğretmen ve öğrencileri kucaklayacak. Bu kucaklayışta 8. Uluslararası Bilişimci Martılar Projelerinin Ödül Töreni de var.  Arzu edenler için Agra ve Taj Mahal, Delhi  Tuları var. Bir önceki yazımda isimlerini belirttiğim (www.bilisimcimartilar.com) ekiplerin ödüllerini alacakları ve hem de arzu ederlerse bildiri sunum, farklı dallarda yarışmalara katılacakları bu etkinliğe katılmak isteyen uzman ve eğitimcilerin benimle temasa geçmesi gerek. Yeni aldığım ve kabul etmekten onur duyduğum bir davete göre bu Konvansiyonun Organizasyon Komitesi üyelerinden biri olarak yer almam istendi. Bizlerle olmak isteyenlerin Eylül ayı sonuna kadar başvurma olanağı var. Ancak geciktikçe uçak biletlerinin arttığını anımsatmam gerek.

Güzel bir yaz tatili ve hayırlı Ramazanlar diliyorum. Sağlık ve esenlikle kalın.

Dr. Hayal Köksal

Bilişimci Martılar Hayallerini Gerçekleştirdi, ya Siz?

Değerli Dostlarım,

Akademik yılın sona ermesiyle “ULUSLARARASI BİLİŞİMCİ MARTI” Projeleri de 8. yılının sonuna gelmiş oldu. 23 kayıtlı proje ekibinden sadece 13 tanesi bu zorlu uçuşu tamamlayıp başarılı martı ekipleri arasında yerlerini aldı. Bu konuda adanmışlık ve tutarlılık gösteren ekiplerimizin liderlerini ve öğrencilerini, destek velilerini ve idareci arkadaşlarımızı yürekten kutluyorum. Akran değerlendirmelerin sona erdiği proje değerlendirmesinde şu an top jüri üyelerinde. 20 Temmuza kadar sürecek olan bu son değerlendirme adımı sonrasında ekiplerin başarı dereceleri ortaya çıkacak. Ama aslında onlar taa başından beri biliyorlar ki; projenin başarılı ekipleri onlar. Bu aşamdaki ekipleri tanımak istiyorsanız; www.bilisimcimartilar.com adresine girip değerlendirme sekmesini tıklayın.

Tatilin ilk haftaları daha önceki yazımda belirttiğim gibi bir uluslararası konferans ve bir de Milli Eğitim Müdürlüğü seminerinde geçti. Yeni dostlar, bazen istekli bazen de bezgin öğretmenler tanıdım. Umutsuzluklar umudumu kırmadı, umutlar ise daha çok umut dolmamı sağladı. Genç öğretmen adaylarımı uğurladığım son derste de umutla doldum. Geleceğimizi sevgi dolu yüreklere bırakmak en büyük arzum. Nefretin ve şiddetin olmadığı sıunıfları, yuvaları oluşturacak onlar!

Temmuzun sıcaklığını hissettirdiği şu günlerde yarını düşündükçe daha da sıcacık oluyor içim. Neden? derseniz. 1978-1981 yılları arasında çalıştığım Göle Liesi mezunları yarın buluşuyorlar. Çok candan davetler aldım onlardan, gitmemem mümkün değil! Yıllar sonra o sevgili çocuklarımı kucaklayacağım. Bazısını gözünden, bakışından; bazısını da hareketlerinden, isminden anımsamaya çalışarak! Bir öğretmen için en güzel zamanlardan biri bu: Eski öğrencilerle kucaklaşmak, yıllar sonra kaybettiğin akrabalarını bulmak gibi bir duygu. Her öğretmenin yaşamasını diliyor ve çoğunun da yaşadığını biliyorum. Bu karşılaşmayı gelecek yazımda paylaşmak ümidiyle sizlere iyi bir haftasonu diliyorum. Sevgi ve barışla kalın.

Hayal KÖKSAL

KÖY ENSTİTÜLERİ ve TONGUÇ

Cumhuriyet tarihimizin en yaratıcı ve aydınlıkçı projelerinden biri olan KÖY ENSTİTÜLERİ’nin kurucusu, kuramcısı ve uygulayıcısı TONGUÇ Baba’yı anma gününe davetlisiniz!

Sevgilerimle…

Hayal Köksal

Gelecek Etkinlikler Hakkında

Değerli Dostlar,

10 ve 11 Haziran tarihlerinde Koç Üniversitesi’nde bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Müdür ve Rehber Öğretmenler Etkinliği”ne katıldım. Nesiller arası diyalog ve randevu içerikli çok hoş bir konuşma yapan Sayın Rektör Ümran İnan sorgulayan, düşünen ve yaratan gençler yetiştirme konusuna odaklı, çağdaş bir lider. İkinci gün ise beni en etkileyen çalışma “Kariyer Danışmanlığının Sacayağı” başlıklı sunusu ve “Nehrin akışına uymak, İdeallerin peşinden koşmak” adlı  ilginç paneliyle Sayın Prof.Dr. Zeynep Aycan’a aitti. Hayallerini yakalamak adına mesleklerini veya bölümlerini değiştiren dört panelisti ilgiyle izledik.

20-22 Haziran tarihleri arasında Topkapı Eresin Otelde gerçekleşecek IAMB Konferasnsının ve 27 Haziran 2011 günü Beyoğlu İlçe Milli Eğitim müdürlüğü’yle Taksim’de gerçekleşecek olan etkinliklerin programlarını sizlerle  paylaşmak istiyorum. Bilişimci Martılar Projesinin değerlendirme aşamasına geldiğimiz şu günlerde ekiplerimiz de ben de çok yoğunuz. Bu konudaki gelişmeleri www.bilisimcimartilar.com adresimizden izleyebilirsiniz. Sevgilerimle.

Hayal KÖKSAL

Program Summary_F

Tatil Yaklaşırken…

Değerli Dostlar,

Okulların kapanmasına birkaç hafta kala tüm öğrenci ve öğretmenlerin müthiş bir koşturmaca içinde olduğunu görüyoruz. Bu koşturmacanın içinde doğal olarak anne ve babalar da var. Proje teslimleri, sınavlar, geleceğimizi belirleyen sınavlar… derken hayatımız nasıl geçiyor dersiniz? Dinlenmeye, kendimizi bulmaya ve yaşama bizi gerçekten hazırlayan bilgi ve becerilere ne kadar zaman ayırabiliyoruz? Mutlu muyuz? Sağlıklı mıyız? Sevdiklerimizle geçirdiğimiz  zamanın niteliği ve niceliği ne durumda? Bunlar hep kısa bir zaman dilimi sonrasında sorgulamanız gereken noktalar: Okullar kapanınca kendimizi bilinçsiz bir şekilde tatil beldelerine atmak yerine biraz durup düşünmeye varmalı ve kendimiz için  gerçekten dinlendirici ve de verimli bir plan yapmalıyız. Bunları sizlerle paylaşırken kendim için de benzer bir planı yapacağımdan hiç kuşkunuz olmasın. Çünkü son yıllar beni gerçekten zorlayan, sağlığımı bozan, yoran ve hırpalayan küçüklü büyüklü olaylarla dolu. Gençlerimizin eğitimi adına daha verimli ve yaratıcı anlamda çalışmaya gayret ederken önünüze çıkan öylesine garip engeller oluyor ki, tüm enerjinizi tüketen!  Son beş haftadır tüm bunları sorgulama olanağı buldum vertigo nedeniyle mecburen yattığım yatağımda. Bu dönem verdiğim barış ve şiddetsiz eğitimle ilgili ders kendimi de sorgulama imkanı verdi. Psikolojik baskıdan, ötelemeye kadar farklı davranışların birey ve toplum üzerindeki etkisini daha derinden izleme olanağı buldum ve farklı bir eğitim sistemi arayışına girdim kendimce.Bunları  sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. Gelelim önümüzdeki iki haftaya.

Bugün İTÜ Eski maden Fakültesinde TÜBA’nın organize ettiği çok güzel bir konuşma var. 18.30’da başlayacak konuşmada Koç Üniversitesi, Öğretim üyesi, sevgili dostum Prof.Dr. Zeynep Aycan’ı dinleyeceğiz. Çok keyifli geçeceğinden şüphem yok. Şu sıralar elimde onun iki arkadaşıyla birlikte yazdığı” Hayatın Dengesi” adlı kitap var. Gerçek bir başucu kitabı. Çarşamba günü Boğaziçi Üniversitesi, Eğitim fakültesinde bu dönem vermeiş olduğum “Eğitimde Şiddetsizlik” adlı dersimin finali var. 45 genç meslektaş adayımın 45 yaratıcı projesini  okumak için şimdiden meraklanıyorum. Hepsine başarılar diliyor ve iyi ki bu dönem onları tanıdım diyorum.

20-22 Haziran tarihleri arasında Topkapı eresin Otelde uluslararası bir konferansta Kingston Üniversitesinden dostum Prof.Dr. Richard Ennals ile ortak yazdığımız bir bildiriyi sunacak ve bir oturuma da başkanlık yapacağım. “Creating Collaborative Advantage through Students’ Quality Circles” başlıklı bildirimiz Türkiye, İngiltere, İsveç, Norveç, Güney Afrika ve Hindistan’da gerçekleştirdiğimiz Öğrenci İmece Halkaları çalışmalarımızı içeriyor. 2011 IAMB Konferansı bu yıl Kahire’de yapılacakken olaylar nedeniyle İstanbul’a alındı. 27 Haziran tarihinde ise S.P. Vakfı Lisesi Salonlarında “Etkin liderlik” eğitimimi Beyoğlu MEM ile ortak çalışma olarak gerçekleştireceğiz. Saati: 10.30.

Değerli arkadaşlar, bir yandan da bu yıl sekizincisini gerçekleştirmekte olduğumuz “Uluslararası Bilişimci Martılar” Projemiz sona yaklaştı. Ekiplerin talebi üzerine teslim tarihi 11 Hazirana çekilen projeye 23 İmece Halkası başvuru yapmıştı. Merakla beklediğim kaç ekibin başarıyla bu yolculuğu tamamlayıp sonlandıracağı. Daha fazla bilgi için: www.bilisimcimartilar.com adresini ziyaret edebilirsiniz. Üstteki resim 28 Mayıs tarihinde Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’nin Gürpınar’daki Hüsnü ayık Bakımevinde çekildi. Bilgi Üniversiteli dört genç arkadaşımız Bilişimci Martılar projesi kapsamında dört ay süren bir proje gerçekleştirdiler. Oradaki 15 sakinimiz çok güzel bir paylaşımın, imecenin içinde gerçekten müthiş işlere imza attılar. Bizlere bu olanağı yaratan TOFD  Genel Başkanı sevgili Ramazan Baş kardeşime ve ekibine sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. 16 Ağustos 2010 tarihinde başlayan “Engelliler için Liderlik Akademisi ve Engellilerin Yetkilendirilmesi” programımızın pilot çalışmaları böylece sonlanmış oluyor. bundan sonra daha güçlü adımlar atacağımıza inanıyor, tüm emeği geçenleri yürekten kutluyorum.

Hepinize güzel ve verimli bir hafta diliyorum. Tüm öğrencilerimize sonsuz başarılar.

Hayal KÖKSAL

Dersler Sona Erdi

Değerli Dostlar,

Üniversiteler son derslerini yaptılar, önümüzdeki hafta final sınavlarıyla yoğun geçecek ve büyük bir olasılıkla 12 Haziran Genel Seçimleri öncesinde tüm öğrenciler evlerinin yolunu tutmuş olacaklar. Tüm öğrencilerimize başarılar diliyorum. Bizler de bu dönem Boğaziçi Üniversitesi, Eğitim fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümünde ilk kez açılan “Eğitimde Şiddetsizlik” adlı dersi tamamladık. 20 proje halkasıyla son dersleri sunumlar ve akran değerlendirmelerle tamamlayan öğrencilerim çok güzel dönütlerle dönemi tamamladılar. Bu dersi kurgularken bu kadar güzel sonuçların alınacağından doğrusu emin değildim ama son derece istekli ve yürekten çalışan 45 öğrencim bu konuda gerçekten okunmaya ve paylaşılmaya değer ürünler ortaya koydular. İnanıyorum ki yaratıcılıklarını kullanacakları ve gelecekteki okullarında uygulayacakları şiddetsiz okul projeleri finalde parlayan birer yıldız proje olacak. Kendilerini şimdidedn yürekten kutluyorum.

Önümüzdeki hafta sona doğru yaklaşan başka bir proje de; “8.ULUSLARARASI BİLİŞİMCİ MARTILAR PROJESİ”. 23 İmece Halkası şeklinde çalışılmakta olan ve ana temaların; “SAYGINLIK” ve “SPORDA CENTİLMENLİK” olan Bilişimci Martı projeleri Blog ve/ya Web sayfaları tasarımı aşamasında. Tüm ekiplere başarılar diliyorum.

28 Mayıs 2011 Cumartesi günü Bilgi Üniversitesi Bilişimci Martı Halkasının TOFD, Hüsnü Ayık Bakımevindeki sakinlerle yürüttüğü projenin Paylaşım Günü var. 13.00-16.00 saatleri arasında yer alacak bu paylaşımda sizleri de aramızda görmek isteriz.

Sevgilerimle hepinize iyi bir hafta sonu diliyorum.

Hayal KÖKSAL

Kalitenin Neresindeyiz?

ÖNCELİKLE TÜM ENGELLİ DOSTLARIMIN BU ÇOK ÖZEL HAFTASINI KUTLUYOR ONLARI NE KADAR ÇOK SEVDİĞİMİ BELİRTMEK İSTİYORUM. SADECE BİR HAFTALIK KUTLAMALAR, SONRA DA UNUTMALAR OLMAMALI HEDEFİMİZ! SÖZDE, ÖZDE VE EYLEMDE DEĞİŞİM GEREKLİ!

İçinde yaşadığımız yüzyıl kimi uzmanlara göre ”bilgi”, kimine göre “iletişim”, kimine göre ise “kalite” çağı. Görünen o ki çağımız; “bilgi teknolojisi”nin daha fazla gelişeceği, bunun sonucunda da bilgi akışının çok hızlı yaşanacağı ama diğer taraftan da insanın saygınlığının ve mutluluğunun da ihmal edilmeyeceği, kalite odaklı bir dönem olacak. Teknik açıdan hızla gelişip diğer gezegenlere bayraklarını diken uluslar, gençleri ihmal etmenin sonraki nesiller için bazı tehlike sinyalleri vermekte olduğunu görüp “insan” faktörüne yoğunlaşmaktalar. Yalnızlık, stres, çatışma, terör, çocuk intihar ve cinayetleri, şiddet hareketleri ve üstüne üstlük  nükleer savaş ihtimali gelişmiş ülkelerin şimdiden başını ağrıtıyor. Başarıyı yakalamanın sadece teknolojik açıdan mümkün olamayacağı; kültürel, sosyal ve beşeri değerlerin o ulusun başarısını tamamlamada en etkin unsurlar olduğu bilinen bir gerçek. Gelir ve eğitim olanakları açısından farklı uçların yaşadığı dünyamızda –ülkemizde diyemiyoruz; çünkü bu sorun  küresel yaşam koşullarında tüm ülkeleri etkiliyor– bir ortak değerler sistemi kurup her kesimde mutluluk ve memnuniyeti sağlamak için bir takım düşünsel sistemleri geliştirmeye gereksinim var.

 Çözüm Eğitimde Yatıyor

Toplam Kalite Yönetimi (TKY) dediğimiz kavram; bir felsefe, bir yaşam biçimi, bir yönetim şekli ve bir yöntemdir. Uygulandığı kurumlarda köklü değişim rüzgârlarının estiğini hemen hissediyorsunuz. Hedef “insan” olunca, yıllardır sadece üretim sektörünü ve(ya) işletmeleri ilgilendirdiği düşünülen kalite çalışmaları son yıllarda kapsamını daha da genişletip tüm kurumlara, özellikle “Eğitim Kurumları”na yönelmiş durumda.

1998 yılında bir “Kalite Söyleşisi” sırasında dinlediklerim beni çok etkilemişti. Bu konuşmada sayın Müsteşar, Millî Eğitim Bakanlığı’mızın “2000 Yılı Eğitim Hedefleri”ni veriyordu (Cordan,1998). Kalite felsefesi ile uzun süredir uğraşmakta olan biri olarak dikkatimi hemen çekiveren nokta, belirlenen tüm hedeflerin  “kalite” odaklı oluşuydu. Uzun yıllardan beri özlenen değişimin ayak sesleriydi sanki orada anlatılanlar. Bunları sizinle paylaşmak isterim. Konuşmacıya göre, 2000’li yıllarda Türk Eğitim Sistemi;

  • Kendi millî değerlerini davranış haline getirmiş, kendiyle barışık,
  • Toplum değerlerini benimsemiş, toplumla barışık,
  • Çağdaş dünyanın uygarlık değerlerini benimsemiş, dünyayla barışık insan ve yurttaş yetiştirmeyi hedefliyordu.

Bu özellikleri kazandırabilmek için de;

  • Ana dilini çok iyi bilen ve kullanan,
  • Bir yabancı dili konuşabilen,
  • Matematik, Fen, Sosyal bilgiler alanında temel bilgi ve becerileri gelişmiş,
  • Öğrenmeyi öğrenmiş,
  • Sorumluluk üstlenip riski göze alabilen,
  • Karar verme yeteneği gelişmiş,
  • Geçmişini ve gününü doğru yorumlayan ve geleceğini buna göre hesaplamasını bilen,
  • Grup çalışmalarına önem veren,
  • Bireylerle sağlıklı iletişim kurabilen,
  • Sevgi, saygı ve hoşgörü anlayışına sahip,
  • Teknolojiyi sadece alan ve kullanan değil, üretebilen ve satabilen niteliklere sahip bireyler yetiştirmek gerektiğini vurguluyordu.

Dikkat edilirse altı çizili bölümler, özellikle çağdaş insanın yaşamda ve işinde başarılı olmasını sağlayacak, kalite ile çakışan bölümler: Temel bilgi ve becerileri gelişmiş, öğrenmeyi öğrenmiş yani gerektiğinde işine yarayacak bilgiye nereden ve nasıl ulaşacağını bilen, ezberlemeyen, bilgi hamallığı yapmayan, bunu yapmadığı için de beynini daha etkin ve verimli biçimde kullanabilen; karar verirken bazı riskleri göze alıp değişimi yakalamaya yönelebilen; kararsızlık içinde bocalamayan, grup ve proje çalışmalarına yatkın ve uyumlu, herkesle rahat iletişim kurabilen, en önemlisi de içinde canlı-cansız tüm varlıklara sevgi duyan, hoşgörülü, nitelikli bir birey!

Aslında işin özüne inersek, özellikle belli yaşlara gelen bizlerin yaşamda başarılı olmak için çocuklara belli nitelikleri kazandırmanın, değişmeye mahkum birtakım sayısal ve sözel değerleri öğretmekten çok daha önemli olduğunu anladığımızı düşünüyorum. Nedir bu özellikler? İyi, doğru, dürüst, sevgi ve saygı dolu, hoşgörülü, çalışkan, ilerde mesleğini amatör bir ruhla ama profesyonelce yapması gerektiğini idrak etmiş, alçakgönüllü, içten, sabırlı, empatik düşünebilen, yürekli ve inandığı için mücadele edebilme cesaretine sahip, birleştirici ve işbirlikçi, kibar, kaba kuvvete inanmayan; cins, ırk ve farklı kültürlerin hak ve değerlerine saygılı, onurlu, sadakate inanan, dayanışma ve yardımlaşmaya hazır. Sizce bu nitelikleri taşıyan bir birey toplum değerleri de aynı yönü gösteriyorsa başarılı olmaz mı? Önemli olan toplumdaki diğer bireylerin de bu değerlerin başarılı, mutlu ve saygın bir birey haline gelmek için şart olduğu fikrine katılması. Diğer bir deyişle, anne ve babanın çocuk eğitiminde ortak hareket etmesinin çocuğun eğitimini kolaylaştırıp olumlu yönde etkileyeceğinin bir gerçek olmasının yanında, çocuğu yetiştiren ve etkileyen tüm paydaşların “doğru”lar ve “yanlış”lar üzerinde uzlaşmış olması. Sözün özü; kaliteli birey, kaliteli aile, kaliteli toplum diyorsak, bunu yaşama geçirecek olan sizlersiniz, bizleriz!

Kalite, kalite, kalite… Bazıları bu kelimenin içinin boşaldığını, insanların bundan bıktığını ve çevrelerinde “kalite” adına yapılan bir dolu “kalitesiz” iş nedeniyle TKY’nin inandırıcılığını kaybettiğini söylüyorlar. Aynı sorun, Amerika Birleşik Devletleri’nde katıldığım “3. Uluslararası Eğitimde Kalite Liderliği Toplantısı”nda da, farklı ülke katılımcıları tarafından dile getirildi. Demek ki bu sadece bizim ülkemizin sorunu değil; dünyadaki tüm kalite tutkunları  aynı sorundan yakınmakta. “Kalite veya Toplam Kalite” yerine “Sürekli (Kalite) İyileştirme” adlandırmasıyla kendilerini daha rahat ve güvenli hissettiklerini söylüyorlar. Eğer çevrenizde veya kurumunuzda böyle bir yakınma varsa, sizler de aynı yolu deneyebilirsiniz. Lütfen kelimeler üzerinde takılıp kalmayınız.

 “Kalite İyileştirme” çalışmaları  sadece kurumsal değil bireysel bazda da son derece kolay ve etkin bir şekilde uygulanabiliyor ve esas amacı da “insanın gelişimi, saygınlığı ve mutluluğu”. Hedef insan olunca; bireyin ve sonuçta toplumun gelişip iyileşmesi için gerekli olan bu yaklaşımdan uzaklaşılır, ya da vazgeçilirse! tedirginliği, kalite tutkunu olarak, zaman zaman içinizi karartıyor. Beni çok iyi anladığınızı biliyorum. Neyse… Şimdi sizleri olumsuz düşüncelerden biraz uzaklaştırıp “kalite-odaklı” eğitim kurumlarını nasıl saptayıp çocuklarınızı yönlendireceğinizi yazayım. İster misiniz? Aslında bundan sonraki kısmı bir seminerde yapmayı planlayabiliriz. Önerilere açığım.

Sevgilerimle.

Hayal KÖKSAL

ANNELER GÜNÜ KUTLU OLSUN

DEĞERLİ DOSTLARIM,

BUGÜN ANNELER GÜNÜ. TÜM ANNELERİN HER GÜNÜNÜ BU ÖZEL VE GÜZELLİKTE GEÇİRMESİNİ DİLER SATIRLARI İLE BENİ ÇOK ETKİLEYEN SEVGİLİ FATOŞ O. ARKADAŞIMIN DİZELERİYLE SİZİ KUCAKLARIM. SEVGİ VE BARIŞLA VE DE SEVDİKLERİNİZLE KALIN…  HAYAL KÖKSAL

Anne olmak, umut etmek demektir…Anne olmak, asla vazgeçmemek demektir…Anne olmak, hesapsızca sevmek demektir…Anne olmak, sorumluluk demektir…Anne olmak, sadece kendini düşünmekten ömür boyu vazgeçmek demektir…Anne olmak, her zaman yapacak işleri olmak demektir…Anne olmak, dünyanın öbür ucunda da olsa çocuğunun sıkıntısını hissetmek demektir…Anne olmak, kaç yaşına gelmiş olursa olsun çocuğunun aç olup olmadığından endişelenmek demektir…Anne olmak, çocuğunu gördüğüne her defasında coşkuyla sevinmek demektir…Anne olmak, uykusuz geceler demektir…Anne olmak, sınav kapılarında beklemek, yeniden öğrenci olmak hatta asker olmak demektir…Anne olmak, hayatı çocuğuyla birlikte yeniden yaşamak ve öğrenmek demektir…Anne olmak, güçlü ve cesur olmak demektir…Anne olmak, mutluluk demektir…                                                                                              

Bir adam yetiştirirsen bir kişi yetiştirmiş olursun, bir kadın yetiştirirsen bir aile yetiştirmiş olursun.

 

Günün Şiiri

Fark Etmeli İnsan

Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli.

Anne karnına sığarken
dünyaya neden sığmadığını
ve
en sonunda bir metre karelik yere
nasıl sığmak zorunda kalacağını
fark etmeli.

Şu çok geniş görünen dünyanın,
ahrete nispetle
anne karnı gibi olduğunu
fark etmeli.

Henüz bebekken
Dünya benim! dercesine
avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu,
ölürken de aynı avuçların
her şeyi bırakıp gidiyorum işte!
dercesine apaçık kaldığını
ve kefenin cebinin bulunmadığını
fark etmeli.

Baskın yeteneğini
fark etmeli sonra.

Azrailin her an
sürpriz yapabileceğini,
nasıl yaşarsa
öyle öleceğini
fark etmeli insan.

Hayvanların yolda, kaldırımda, çöplükte
ama kendisinin
güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada
yemek yediğini
fark etmeli.

Yaratılmışların en güzeli olduğunu
fark etmeli
ve ona göre yaşamalı.

Gülün hemen dibindeki dikeni
dikenin hemen yanı başındaki
gülü fark etmeli.

Evinde kedi, köpek beslediği halde
çocuk sahibi olmaktan korkmanın
mantıksızlığını fark etmeli.

Eşine seni çok seviyorum! demenin
mutluluk yolundaki müthiş gücünü
fark etmeli.

Dolabında asılı 25 gömleğinin
sadece üçünü giydiğini ama
arka sokaktaki komşusunun
o beğenilmeyen gömleklere
muhtaç olduğunu fark etmeli.

Zenginliğin ve bereketin
sofradayken önünde biriken
ekmek kırıntılarını yemekte
gizlendiğini fark etmeli.

Annesinden doğarken
tertemiz teslim aldığı gırtlağını ve
aşırı beslenme yüzünden sarkan göbeğini
fark etmeli.

Fark etmeliyiz çok geç olmadan…

Ömür dediğin
üç gündür,
dün geldi geçti
yarın meçhuldür…

O halde
ömür dediğin
bir gündür,
o da bugündür…

Can YÜCEL

Previous Older Entries