ÖNCELİKLE TÜM ENGELLİ DOSTLARIMIN BU ÇOK ÖZEL HAFTASINI KUTLUYOR ONLARI NE KADAR ÇOK SEVDİĞİMİ BELİRTMEK İSTİYORUM. SADECE BİR HAFTALIK KUTLAMALAR, SONRA DA UNUTMALAR OLMAMALI HEDEFİMİZ! SÖZDE, ÖZDE VE EYLEMDE DEĞİŞİM GEREKLİ!
İçinde yaşadığımız yüzyıl kimi uzmanlara göre ”bilgi”, kimine göre “iletişim”, kimine göre ise “kalite” çağı. Görünen o ki çağımız; “bilgi teknolojisi”nin daha fazla gelişeceği, bunun sonucunda da bilgi akışının çok hızlı yaşanacağı ama diğer taraftan da insanın saygınlığının ve mutluluğunun da ihmal edilmeyeceği, kalite odaklı bir dönem olacak. Teknik açıdan hızla gelişip diğer gezegenlere bayraklarını diken uluslar, gençleri ihmal etmenin sonraki nesiller için bazı tehlike sinyalleri vermekte olduğunu görüp “insan” faktörüne yoğunlaşmaktalar. Yalnızlık, stres, çatışma, terör, çocuk intihar ve cinayetleri, şiddet hareketleri ve üstüne üstlük nükleer savaş ihtimali gelişmiş ülkelerin şimdiden başını ağrıtıyor. Başarıyı yakalamanın sadece teknolojik açıdan mümkün olamayacağı; kültürel, sosyal ve beşeri değerlerin o ulusun başarısını tamamlamada en etkin unsurlar olduğu bilinen bir gerçek. Gelir ve eğitim olanakları açısından farklı uçların yaşadığı dünyamızda –ülkemizde diyemiyoruz; çünkü bu sorun küresel yaşam koşullarında tüm ülkeleri etkiliyor– bir ortak değerler sistemi kurup her kesimde mutluluk ve memnuniyeti sağlamak için bir takım düşünsel sistemleri geliştirmeye gereksinim var.
Çözüm Eğitimde Yatıyor
Toplam Kalite Yönetimi (TKY) dediğimiz kavram; bir felsefe, bir yaşam biçimi, bir yönetim şekli ve bir yöntemdir. Uygulandığı kurumlarda köklü değişim rüzgârlarının estiğini hemen hissediyorsunuz. Hedef “insan” olunca, yıllardır sadece üretim sektörünü ve(ya) işletmeleri ilgilendirdiği düşünülen kalite çalışmaları son yıllarda kapsamını daha da genişletip tüm kurumlara, özellikle “Eğitim Kurumları”na yönelmiş durumda.
1998 yılında bir “Kalite Söyleşisi” sırasında dinlediklerim beni çok etkilemişti. Bu konuşmada sayın Müsteşar, Millî Eğitim Bakanlığı’mızın “2000 Yılı Eğitim Hedefleri”ni veriyordu (Cordan,1998). Kalite felsefesi ile uzun süredir uğraşmakta olan biri olarak dikkatimi hemen çekiveren nokta, belirlenen tüm hedeflerin “kalite” odaklı oluşuydu. Uzun yıllardan beri özlenen değişimin ayak sesleriydi sanki orada anlatılanlar. Bunları sizinle paylaşmak isterim. Konuşmacıya göre, 2000’li yıllarda Türk Eğitim Sistemi;
- Kendi millî değerlerini davranış haline getirmiş, kendiyle barışık,
- Toplum değerlerini benimsemiş, toplumla barışık,
- Çağdaş dünyanın uygarlık değerlerini benimsemiş, dünyayla barışık insan ve yurttaş yetiştirmeyi hedefliyordu.
Bu özellikleri kazandırabilmek için de;
- Ana dilini çok iyi bilen ve kullanan,
- Bir yabancı dili konuşabilen,
- Matematik, Fen, Sosyal bilgiler alanında temel bilgi ve becerileri gelişmiş,
- Öğrenmeyi öğrenmiş,
- Sorumluluk üstlenip riski göze alabilen,
- Karar verme yeteneği gelişmiş,
- Geçmişini ve gününü doğru yorumlayan ve geleceğini buna göre hesaplamasını bilen,
- Grup çalışmalarına önem veren,
- Bireylerle sağlıklı iletişim kurabilen,
- Sevgi, saygı ve hoşgörü anlayışına sahip,
- Teknolojiyi sadece alan ve kullanan değil, üretebilen ve satabilen niteliklere sahip bireyler yetiştirmek gerektiğini vurguluyordu.
Dikkat edilirse altı çizili bölümler, özellikle çağdaş insanın yaşamda ve işinde başarılı olmasını sağlayacak, kalite ile çakışan bölümler: Temel bilgi ve becerileri gelişmiş, öğrenmeyi öğrenmiş yani gerektiğinde işine yarayacak bilgiye nereden ve nasıl ulaşacağını bilen, ezberlemeyen, bilgi hamallığı yapmayan, bunu yapmadığı için de beynini daha etkin ve verimli biçimde kullanabilen; karar verirken bazı riskleri göze alıp değişimi yakalamaya yönelebilen; kararsızlık içinde bocalamayan, grup ve proje çalışmalarına yatkın ve uyumlu, herkesle rahat iletişim kurabilen, en önemlisi de içinde canlı-cansız tüm varlıklara sevgi duyan, hoşgörülü, nitelikli bir birey!
Aslında işin özüne inersek, özellikle belli yaşlara gelen bizlerin yaşamda başarılı olmak için çocuklara belli nitelikleri kazandırmanın, değişmeye mahkum birtakım sayısal ve sözel değerleri öğretmekten çok daha önemli olduğunu anladığımızı düşünüyorum. Nedir bu özellikler? İyi, doğru, dürüst, sevgi ve saygı dolu, hoşgörülü, çalışkan, ilerde mesleğini amatör bir ruhla ama profesyonelce yapması gerektiğini idrak etmiş, alçakgönüllü, içten, sabırlı, empatik düşünebilen, yürekli ve inandığı için mücadele edebilme cesaretine sahip, birleştirici ve işbirlikçi, kibar, kaba kuvvete inanmayan; cins, ırk ve farklı kültürlerin hak ve değerlerine saygılı, onurlu, sadakate inanan, dayanışma ve yardımlaşmaya hazır. Sizce bu nitelikleri taşıyan bir birey toplum değerleri de aynı yönü gösteriyorsa başarılı olmaz mı? Önemli olan toplumdaki diğer bireylerin de bu değerlerin başarılı, mutlu ve saygın bir birey haline gelmek için şart olduğu fikrine katılması. Diğer bir deyişle, anne ve babanın çocuk eğitiminde ortak hareket etmesinin çocuğun eğitimini kolaylaştırıp olumlu yönde etkileyeceğinin bir gerçek olmasının yanında, çocuğu yetiştiren ve etkileyen tüm paydaşların “doğru”lar ve “yanlış”lar üzerinde uzlaşmış olması. Sözün özü; kaliteli birey, kaliteli aile, kaliteli toplum diyorsak, bunu yaşama geçirecek olan sizlersiniz, bizleriz!
Kalite, kalite, kalite… Bazıları bu kelimenin içinin boşaldığını, insanların bundan bıktığını ve çevrelerinde “kalite” adına yapılan bir dolu “kalitesiz” iş nedeniyle TKY’nin inandırıcılığını kaybettiğini söylüyorlar. Aynı sorun, Amerika Birleşik Devletleri’nde katıldığım “3. Uluslararası Eğitimde Kalite Liderliği Toplantısı”nda da, farklı ülke katılımcıları tarafından dile getirildi. Demek ki bu sadece bizim ülkemizin sorunu değil; dünyadaki tüm kalite tutkunları aynı sorundan yakınmakta. “Kalite veya Toplam Kalite” yerine “Sürekli (Kalite) İyileştirme” adlandırmasıyla kendilerini daha rahat ve güvenli hissettiklerini söylüyorlar. Eğer çevrenizde veya kurumunuzda böyle bir yakınma varsa, sizler de aynı yolu deneyebilirsiniz. Lütfen kelimeler üzerinde takılıp kalmayınız.
“Kalite İyileştirme” çalışmaları sadece kurumsal değil bireysel bazda da son derece kolay ve etkin bir şekilde uygulanabiliyor ve esas amacı da “insanın gelişimi, saygınlığı ve mutluluğu”. Hedef insan olunca; bireyin ve sonuçta toplumun gelişip iyileşmesi için gerekli olan bu yaklaşımdan uzaklaşılır, ya da vazgeçilirse! tedirginliği, kalite tutkunu olarak, zaman zaman içinizi karartıyor. Beni çok iyi anladığınızı biliyorum. Neyse… Şimdi sizleri olumsuz düşüncelerden biraz uzaklaştırıp “kalite-odaklı” eğitim kurumlarını nasıl saptayıp çocuklarınızı yönlendireceğinizi yazayım. İster misiniz? Aslında bundan sonraki kısmı bir seminerde yapmayı planlayabiliriz. Önerilere açığım.
Sevgilerimle.
Hayal KÖKSAL